Çünkü insanlar zaman zaman olayları değerlendirirken bilişsel çarpıtmalar kullanmaktadır. Aslında herkes bunu belli oranda yapmaktadır. Ancak ruhsal olarak sıkıntı içindeki depresyon ve kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde bu çok daha fazla ve sık oluşmaktadır. Bu durum kişinin ruhsal durumunu olumsuz etkilemektedir. Depresyondaki kişi eşinden ayrılmış ve bunun sonucu olarak kendisi için ben değersiz biriyim diye düşünmeye başlayabilir. Bu düşünce şekli ile kişide bir şeyler yapma isteği kaybolur. Bu isteksizlik ona bir şey yaptırmaz. Hiçbir şey yapmayınca kişi “hiçbir şeye yaramadığını” kendine ispat etmiş olur ve daha kötü hisseder. Çünkü en başta kendisine değer verme olarak sadece o zamanda yaşadığı duruma odaklanmış ve kendinin değeri ile ilgili olarak da evliliğindeki başarısızlığı kanıt olarak almıştır. Ancak evlilikteki başarısızlık hayatta değer görmenin bir kanıtımı veya evlilikteki başarısızlığın tek sorumlusu kendisi mi? gibi kanıtların incelenmesi olayın netleşmesini ve daha açık bir şekilde değerlendirilmesini sağlamaktadır. Bu inceleme öncelikle terapi odasında yapılır. Edinilen yeni bakış açısı ile hafta içinde kişinin kendisi bu egzersizi tekrarlamaya çalışır. Bu egzersiz olaylara yaklaşırken daha farklı bakabilmesini ve devamında da daha farklı hissetmesini sağlayacaktır.